AN KARA
Tabiatından ödünç bir gridir kaldırım kenarlarında yer edinen gerçekliği
Tarih kitaplarında yazmaz özü, ne de olsa sokaklarında bir başkadır
Küfür dolu söyleşiler ve parklarında sevişken sevgililerin aşk fısıldayan kibar deyişleri.
Bana bir hikaye anlat, içinde bürokrasi olmasın, ama ille de sözcüklerin Ankara koksun.
İlk yazların, ilk yazılamalara denk düştüğü devirleri soluyamamak kadar hazindir,
Devriyeli ve bir o kadar ihbarlı gecelerde bir dostun düşüşüne şahitlik etmek.
Bu şehir böyledir, çok biraz hüzün barındırır
Az biraz kendinden bir parça bırakır.
Yeni yetme öğrencilerin kampüs kapılarında bekleyişleridir ilk kıvılcım,
Siyaset bilimine giriş öğrenilir, anayasadan nasıl çakılırın yalın halidir bellekte kuduran,
Kulaktan kulağa yol olur, halkın bağrında pek de karşılığı yoktur.
Bilir misin?
Sabıkalı gecekondular, firari devrimcileri kucaklar;
Yahut,
Parkaları fiyakalı gençler, bozkırın bağrına serpilmiş tohum olur.
Yazacak gazeteler elbet;
Özgürlüğün rengi yoktur, Ankara'nın gridir
Sol baştan ne ise sağ baştan da odur,
Diye.
Kesmeşeker kıvamında oyunlar oynar çocuklar
Büyücülü, cadılı masallar anlatırlar turuncuya boyanmış ayın huzurunda.
Kahkahaların, ebelemeçe dönüştüğü eşikte sır olurken cepleri bilye taşıyanlar,
Ayrancı'dan darağacına yol alır bir delikanlı.
Kaç evren bastırabilir bir çocuk çığlığını
Sorarım,
Kaç evren?
Kızılı kucaklayan düşlerden örülü bir resimdir şimdi,
Tarih kitaplarında yazmaz özü.
Şairler ve kimsesizler Ankara üzerine hasbihal eder uzun uzadıya,
Gedikliler ilişir kara taşların bağrına.
Ürkektir banliyö trenleri, kaçamak öter kesik kesik düdükleri.
Taşralı kasketli amcalar kısık gözleriyle selamlarken mahalleliyi,
Elleri nasırlı teyzelerdir, sigara içimlik sürede dizleri kanayan bilinmezlerin yaralarına derman olan.
Çizgili suratları ağlamaklıdır, nasihatler pek kararlı..
Bilir misin?
Coğrafyanın harmanından ödünç bir tebessümdür vedaların ilk hali,
Fakülte merdivenlerinde işlenen cinayetlerin saatidir, zamansız son hali.
Bembeyaz amerikan bezlerine iliştirilen harflerin inancıydı yaşamak,
En ulaşılamaza ulaşma uğraşıdır ne de olsa
Devrim içerikli bir afişin asılma telaşesi.
Bilirim,
Eylemlerin meçhule çalan güzelliğini ilk soluyabilmekti florasan sarısının soğuk loşluğu altında,
Cebeci Çukuru'nda.
Siyasal'ın alt kantini yaşanmışlıktır biraz.
Ayaza çalan havaların karşılığıdır hüzün mevsimi,
Bir bozlak havasıdır inceden bir tebessüm.
Kekeme dilenciler, ağaç gövdelerini kucaklarken vakitli vakitsiz,
Varoşlara giden otobüslerin egzozunda beliren karartılar karışır ışıltılı caddelere boylu boyunca.
Umudu vardı insanların, umutsuz gerçeklere rağmen
Bir bebeğin gülümsemesine benzerdik mesela
Her yıkıntının yaşandığı enkaz altlarında.
Sorarsa birgün bir deli, elbet soracak,
Nedir sen de bırakan izi bu şehrin,
Diye.
Alfabeyi ezberlediğim günlerimden ödünç bir özgüvenle yanıtlayacağım,
Dayanışmanın en kor halini yaşayan güzel yüzlü insanları tanıdım,
Diye.
Tarih kitapları yazmaz her an'ını
Griye çalan bir karadır,
Ankara.
Yorumlar
Yorum Gönder