SARMAŞIK SOKAK'TA ASUMAN TEYZE
Sarmaşık Sokak'ta bir apartman dairesinin ikinci katından bakardı dünyaya
Çoğunlukla balkondaydı dümeni, bazı bazı tahta çerçeveli salon penceresinde.
Her gün, üç öğün sarkıttığı alışveriş sepeti bir çoğumuzdan yaşça büyüktü.
Orta yaşlıların Asuman ablası, bizlerin bayramlarda kapısını itinayla tıklattığı teyzesi.
Çok da yaşlı değildi Asuman teyze, Atatürk öldüğünde doğmamış bile.
Bakkal Niyazi'den duymuştum, evlenmiş bir kere, yılı dolmadan boşanmış.
Bir güzel helva yapardı, ölü helvası derlerdi yaptığına
Aşuresi bol meyveliydi, tabak tabak nasiplenirdi komşular ve fazlaca yerdik biz çocuklar.
Bir gün Bağcılar'a gidecekken, durakta gördüm, dalgın.
Nasılsın Asuman Teyze, dedim. Bir gülümseme bu kadar güzel olur,
Annemi, babamı sordu, iyiydiler, Allah iyilik versin.
Sarmaşık Sokak'ta gece yarıları, ölgün ışığıyla bir pencere camı
Asuman Teyze sır olur ve o kocaman perde sokakla arasındadır
Ama bilirdim, demli çay kömür sobasının üzerinde olurdu muhakkak,
Haber saatiyse eğer, ya Reha Muhtar görünürdü otuz yedi ekranlı kutusunda ya da Ali Kırca.
İsimsiz çoğu geceler dalardım Asuman teyzenin varlığını bildiğim odanın o pencere camına
Kaldırım taşının soğukluğuna aldırış etmeden, sanki cama çıkacakmış gibi beklerdim.
Ey benim Asuman Teyzem, neydi seni farklı kılan
Bir başına, dilsiz belki de biraz dalgın yapan.
Sarmaşık Sokak uyurken gece yarıları
Uyanırdım en ıssız rüyalara ve sen olurdun,
Henüz arşınlayamadığım yollar, henüz çalmadığım kapılar
Bayramlar hariç.
Bir bildiğin vardır elbet, giderdin memleketine
Trabzon olurdu yollar, Karadeniz eserdi senli olmayan düşler.
Tren gitmezmiş sizin oralara, bakkal Niyazi demişti,
Bakkal Niyazi bir kere daha demişti Trabzon uzak memleket diye.
Haritalar yığınla, hepsinde sıkıyorsa Trabzon'u ara.
Küfürlü sabahlara uyanırdık çoğu defa
Ve küfürlü sabahlarda bir komşunun kapını çalışına şahit olurduk sıkça.
Bakkal Niyazi öncekiler gibi tekrarlardı,
Mustafa yine dövmüştü karısı Fevziye'yi.
Alkolik derlerdi Mustafa'ya, bazı bazı sarhoş
Ah o Mustafa yok mu, tam şerefsiz
Oynatmazdı futbolu sokak arasında, eline geçmesin suç aleti, karpuz keser gibi keserdi vallahi.
Hayallerimde döverdim Mustafa'yı, hayallerimde korurdum Fevziye Abla'yı, Hayallerimde...
Çocuktum.
Duvarlarda sloganlar olurdu, severdin yazanları, gomünüstler derlerdi sense devrimci.
Sevdiğin gibi tanırdın da, çay bile demlerdin, çayın yanında varsa bisküvi, yoksa kırtlamadan güzel var mıdır ?
Kucaklardın birer birer, tembihlerdin ikişer üçer..
Ahh be Asuman Teyze bağımsızlık mıydı duvarlarda yazan, sosyalizm miydi,
Yoksa demokrasi hâlâ gelecek miydi, o güzel çayını içen çocuklar kazanacak mıydı ?
Sigarayı içmekle yemek arasında tüketen, tükettikçe öksüren
Öksürdükçe tüm sokağın yüreğini hoplatan, sendin be Asuman Teyze.
Asuman Teyze keder demekti, bir Müslüm Gürses arabeski kadar gerçekti ve bir kocaman yalnızlıktı.
Sarmaşık Sokak, bir garip yaşanmışlıklar durağı.
Heybende saklı kalan bir geçmişin vardı, bilirdik,
Bilirdik ama yokmuş gibi davranırdın her sabahtan akşama.
Keder miydi yoksa kıyamet, bir yakarıştan farksızdı bir kaç el silah sesi.
Bakkal Niyazi'nin çığlığıydı tüm sokağı ayaklandıran, çaresiz kıldıran
Fevziye Abla'nın yakarışıydı umutları tüketen, ölümü iliklere işleten.
Siren sesleri havaya karışırken, tutanaklar ve anons çığlıkları kaplıyordu tüm sokağı.
Tüm sokak senin kapında birikmişti o eylül gecesi, o eylül gecesin akşamı okulun ilk paydosundan dönmüştük biz çocuklar.
Off off, ah be Asuman Teyze.
Sarmaşık Sokak'ın kanayan yarasıdır Asuman Teyze,
Dillerde dolaşır, anıları birikir, kederlendirir.
Boş balkon ve aynı pencere camı durur öylece.
Asuman Teyze'den bana kalan:
Biraz dalgın, biraz ağır, az biraz kambur ve elinde bir poşet,
Poşette iki ekmek.
Yorumlar
Yorum Gönder