Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İKİ VADİ ARASINDA: DERSİM

Doğanın muhabbetine doyum olur mu? Kuşların kulağı hoş eden melodisi, çeşit çeşit böceğin dillere destan toprak üzerindeki direnişi ya da ağaç dallarında aheste bir ritimle hayata tutunuşu... Yeşilin her tonunu kucaklayan düşlerden örülü bir gerçekliğin tam ortasında, yaprakları kızıla çalmış uzun mu uzun, heybetli mi heybetli bir ağacın gölgesinde ıslığıma yer edinen ezgileri yarıştırıyorum her yanımda beliren kadim gözelerin soluksuz çağıltısını. Neylersin hayat, hayalde birikenin gerçekliğini hissedişi midir yaşamak? Bir yola sığınmak olmuştu günlerim. Efsanelerden hikayelere, dedikodulardan hasbihallere farklı zaman dilimlerinde türlü insan manzaralarının izdüşümüne şahitlik etme zenginliğini yaşadım, yaşıyorum. Şeytan arabası tek yoldaşım, Don Kişot belki de düşsel ortağım. Teker izim, ardımda beliren kocaman bir heybe olmuştu dönüp dönüp anımsadığım; bazen kederlendiğim, sıkça keyiflendiğim. Yollar hiç biter mi? En doğal hızımla yeni dahil oluşlara pedal çeviriyorum. Vira bisikle...

DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ'NDE KENT GERÇEĞİ ÜZERİNE: ULAŞIM GİRDABI

 Kentlerin otomobil odaklı yapılaşması sonucunda oluşan görüntü, kargaşık bir yapılaşmayı da beraberinde getirmektedir. İnsan ve doğayı merkezine almayan bu kentler, çevre tahribatını kenttaşlara doğrudan hissettirmekte. Yaşam alanlarında gerçekleşen bu türden bir yapılaşmanın muhatabı olan insanlar, yaşanan mağduriyetin ne kadar farkındadır, sorusu akademik literatürün dışına çıkamamış bir sarmal olarak her geçen zaman diliminde çözümü zorlaşan bir hal almakta. Günlük otomobil kullanımının ihtiyaçtan ziyade, alışkanlık temelinde kentin her noktasında belirgin oluşunu göz önünde tuttuğumuzda, önerilen çözümler ne kadar gerçeği yansıtmaktadır. Oluşan trafik yoğunluğunu hafifletmeyi, hatta sonlandırmayı vadeden alternatif yol çalışmalarının kentlerde oluşabilecek yeni tahribatlara sebep olma ihtimali ne kadar somut, ya da yaşamlarının merkezine otomobili alan kent nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan kitlenin adeta yaşam damarı olan araçlarından bazı zamanlarda vazgeçme hali tamamen...

GEÇMİŞTEN BUGÜNE, UZUN İKİ ÇİZGİ ÜZERİNDE: DOĞU EKSPRESİ

Raylar üzerinde soluyan lokomotiflerin ardına peşisıra dizilmiş vagonlar, memleketin farklı coğrafyalarına gidecek yaşamlara ev sahipliği yapar geceden gündüze. Onlarca istasyon geride bırakılır ve yaşanan zamana kıyasla oldukça estetik taş yapıların duvarlarına işlenmiş isimleri okunur usul usul. Kimi zorunluluktan oradadır, kimi heyecan aramak için. Tren gelir, gider. Bir yenisi alır yerini. İnsanlar başkadır, hisler baki. Doksanlı yılların deniz kokan Haydarpaşası, koca kentin Anadolu'ya açılan kapısı gibidir. Garın basamakları fiyakalıdır, ne de olsa yaşamdan bir an olarak nice fotoğraf karesinde beliren yüzlerin duygularına şahitlik etmiştir. Tarihi yapının içerisinde koşuşturanlar, bekleşenler... Koca duvar saatidir en dikkat çeken. Raylara doğru yol olurken adımlar, günler öncesinden alınan biletler bulundukları gedikten bir şekilde çıkarılır, harflerden ve rakamlardan örülü kağıt parçası kontrol amaçlı birkez daha gözden geçirilir. Bavullar, çantalar, yolluklar... Düdük öte...